Değerli kardeşimiz,

Miraç,  insanlık için açılan bir zirvedir. Allah’a yaklaşmak, ona manen yakın olma zirvesi… Miraç, kendi yaratıcısını çok merak eden insanoğluna sonsuz rahmetten açılan bir penceredir. O merak duygusunu birazcık olsun tatmin etmeye yönelik bir lütuftur. Allah, bu lütfunu ilk insan Hz. Âdem (as)’den beri insanlık aleminden esirgememiştir. Bu sebeple, zaman ve zeminin şartlarına, seçkin insanlarına şahsi kabiliyet ve istidatlarına paralel olarak bu yolu hep açık tutmuştur.

Misal olarak, Hz. Âdem (as)’e eşyanın isimlerini ve bu isimlerin asıl kaynağı Allah’ın isimlerinin öğretilmesini ifade eden “Talim-i Esma” hadisesi, onun bir miracıdır.

Hz. İbrahim (as)’e göklerin ve yerin melekûtunun gösterilmesi ve bunların penceresinden Allah’ın güzel isimlerinin tecellilerine mahzar kılınması, onun bir nevi miracıdır.

Hz. Musa (as) ile Tur-i Sina’da gerçekleşen ilahi konuşma, onun bir miracıdır.

Hz. İsa (as)’ın göklere çıkarılması, onun bir nevi miracıdır.

Tabii ki, Hz. Muhammed (asm)’in hem ruhen hem cismen gerçekleştirdiği miraç, miraçların sonuncusu ve zirve noktasıdır. Bu miraç yalnız Hz. Muahemmed (asm)’e mahsustur. Ondan başka hiç kimseye nasip olmamıştır.

“Muhammed’den başka yok dahil olmuş kab-ı kavseyne,
Kibar-ı enbiyadan girmedi bir fert o mabeyne.
Haremgâh-ı visale Ahmed’i tenha alup Mevla,
O halvet oldu mahsus hazret-i sultan-ı keyvneyne.”

Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet