Değerli kardeşimiz,

“İmtihana gireceğiz ama, kazanma garantisi var.” diyen birisine “O zaman bu imtihan değil.” dersiniz.

İmtihanın gereği olarak, herkesin iman edeceğinin garantisi olmaz, ayrıca iman edenin imanla öleceği ya da iman etmeyenin imansız öleceği garantisi de olmaz, yoksa imtihandan söz edilmez, edilemez. 

Nitekim meleklerin sonu belli olduğu için imtihanları yoktur, nurdan varlıklardır, her zaman da nurdan olarak kalırlar, melek yaratılır ve sonu da melek olur.

Dünya hayatı bir imtihan salonudur. İmtihanın adaletle cereyan etmesi için insanlara özgür irade akıl ve tercih hakkı verilmiştir. İmtihan kağıdını yanlış cevaplarla dolduran kimseyi doğru cevaplarla dolduran kimseyi eşit tutmak büyük bir haksızlıktır.

“Biz itaat ederek teslim olan bir Müslümanı, isyan eden bir suçlu ile aynı kefeye hiç koyar mıyız?”(Kalem, 68/35)

mealindeki ayette “hayat kâğıdını doğrularla dolduran kimsenin, onu hatalarla dolduran kimsenin aynı kefeye koyup eşit tutmanın” çok çirkin bir haksızlık olduğuna işaret edilmiştir.

Unutulmamalıdır ki “Cennet ucuz değil, cehennem de lüzumsuz değildir.”

Bu ikisinin varlığı, Yüce Yaratıcı tarafından bir mükâfat ve ceza yeri olarak inşa edilmiştir.

“Eğer dileseydik, herkese hidayet verirdik (imanla kabre koyardık). Fakat verdiğim karar kesindir ki, cehennemi cinlerden ve insanlardan dolduracağım.”(Secde, 32/13)

mealindeki ayette bu gerçeğin altı çizilmiştir.

İmtihan açmak, imtihanın sorularını hazırlamak, hata-sevap cetvelini tanzim etmek Allah tarafından tespit edildiğine göre, elbette bu imtihanın kurallarına uymak herkes için zorunludur. “Allah yaptıklarından sorulmaz…”(bk. Enbiya, 21/ 23) mealindeki ayette her konuda olduğu gibi, imtihan hususunda da yegâne hâkim ve söz sahibinin Allah olduğu bildirilmiştir.

Hülasa: Yegâne söz sahibi, yegâne hâkim Allah’tır, o da âdildir, merhametlidir.

Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet