Değerli kardeşimiz,

Öncelikle ifade edelim ki, gaybı ancak Allah bilir, o bildirmedikçe kimse gaybı bilemez.

Her şeyin sırrına ermek ise, bütün sırları bilen Allah’a mahsustur.

“(Ey Rabbimiz!) Seni tenzih ederiz, senin bize bildirdiğin ilimden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Sonsuz ilim ve hikmet sahibi ancak sensin.” (Bakara, 2/31) mealindeki ayette meleklerin bile bütün sırlara vakıf olamadıklarına işaret edilmiştir.

“De ki: Allah’ın izni olmadan kendime ne bir menfaat (celp etmeye) ne de bir zarar (def etmeye) muktedir değilim. Eğer gaybı bilseydim (dünyada başıma gelenleri önlemek için) daha fazla güzel işler yapar, deha güzel tedbir alırdım.” (Araf, 7/188) mealindeki ayette Allah’ın en özel elçisi Hz. Muhammed (asm) Efendimizin bile her şeyin sırrına vakıf olmadığını göstermektedir.

“De ki: Ben size, Allah’ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben meleğim de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyarım.” De ki: “Hiç kör ile gören bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?” (Enam, 6/50) mealindeki ayette Hz. Peygamberin (asm) gerek kendi kavmine gerekse bütün insanlara yalnızca Allah’ın ayetlerini ve kendisine bildirilenleri bilgileri, akıl ve kalplere haber veriyordu.

Soruda geçen bilgiler, insanın, evrende yaratılan her şeyi anlayacak bir kabiliyette yaratıldığını ifade etmek için söylenmiş olabilir.

Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet