Değerli kardeşimiz,

– İnsan olarak biz ne evrenin ne de zamanın ne zaman yaratıldığını bilmiyoruz. Bazı fen bilim adamları tarafından verilen “14,5-15 milyar yıl önce” gibi ifadeler kesin olmayan teorilerdir.

– Bizim bildiğimiz Allah’ın ezeli bir varlık olmasıdır. Ondan başka ezeli hiçbir varlık yoktur.

Nitekim sahih bir hadiste: “Allah vardı ve onunla birlikte hiçbir şey yoktu!”(1) ifadesine yer verilmiştir.

– Bu konuda ilk yaratılan varlığın kalem(2) veya su veya arş olduğuna dair rivayetler de vardır. 

“Allah vardı ve onunla birlikte başka hiçbir şey yoktu. Arşı da su üzerindeydi.”(3)

hadis rivayetinden anlaşıldığına göre, önce su yaratılmış, sonra da arş yaratılmıştır. Ahmed b. Hanbel,(4) ve Tirmîzî(5), “Allah yer ve gökleri yaratmadan önce arşı su üzerindeydi.” şeklinde rivayet edilen hadiste bu husus açıkça belirtilmiştir. Tirmizi, bu hadis rivayetinin “HASEN” olduğunu belirtmiştir.(6)

– Bir kısım alimler, ilk yaratılan varlığın Hz. Muhammed (asm) Efendimizin nuru olduğu hususunu esas alarak değerlendirmiş ve önce Hz. Muhammed (asm)’in nuru, sonra su, sonra arş, sonra da kalemin yaratıldığını söylemişlerdir.(7)

– Durum ne olursa olsun, bu açıklamalar ışığında zamanın evrenin teşekkülünden önce yaratıldığını söylemek mümkün görülmektedir.

Zaten zamanın var olması, ancak belli cisimlerin yörüngesindeki hareketinden meydana gelen izafi bir hakikattir.

Bediüzzaman Hazretlerinin ifade ettiği gibi;

 “Evet kış günlerinde ve şimal taraflarında gurub ve tulû’ mabeyninde dört saat günden ve bu yerlerde kışta sekiz-dokuz saatten ibaret eyyamlardan tut, tâ Güneş’in mihveri üstünde bir aya yakın yevminden, hatta kozmoğrafya’nın rivayetine göre tâ “Rabb-üş Şi’ra” tabiriyle Kur’an’da namı ilân edilen ve şemsimizden büyük “Şi’ra” namında diğer bir şemsin belki bin seneden ibaret olan gününden, tâ Şems-üş Şümus’un mihveri üstündeki elli bin seneden ibaret bir tek yevmine kadar eyyam-ı Rabbaniye vardır.”(8)

Bu ifadelerden de anlaşıldığı üzere, zaman evrenin unsurlarına bağlı olarak vücut bulan izafi / rölatif bir hakikattir.

Bediüzzamanın şu tespitleri de zamanın evren unsurlarına tabi olarak var olduğunu göstermektedir:

Amma “Levh-i Mahv-İsbat” ise, sabit ve daim olan Levh-i Mahfuz-u A’zam’ın daire-i mümkinatta, yani mevt ve hayata, vücud ve fenaya daima mazhar olan eşyada mütebeddil bir defteri ve yazar bozar bir tahtasıdır ki, hakikat-ı zaman odur. Evet herşeyin bir hakikatı olduğu gibi, zaman dediğimiz, kâinatta cereyan eden bir nehr-i azîmin hakikatı dahi, “Levh-i Mahv-İsbat”taki kitabet-i kudretin sahifesi ve mürekkebi hükmündedir.

لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللّٰهُ  (Gaybi ancak Allah bilir) âlem-i gaybdan olan, her şeyin geçmiş aslında ve gelecek neslindeki intizamata medar ve ilim ve emr-i İlahînin bir ünvanı olan “İmam-ı Mübin”in düsturları ve imlası tahtında ve zaman-ı hazır ve âlem-i şehadetten, teşkil ve icad-ı eşyada tasarrufa medar ve kudret ve irade-i İlahiyenin bir ünvanı olan “Kitab-ı Mübin”den istinsah ile ve seyyal zamanın hakikatı ve sahife-i misaliyesi olan “Levh-i Mahv-İsbat”ta kelimat-ı kudreti yazmak ve çizmekten gelen harekâttır ve manidar ihtizazattır.(9)

İlave bilgi için tıklayınız:

– Zaman yaratılmıştır. Geçen zaman nereye gidiyor, yok mu oluyor …

Dipnotlar:

1) bk. Buhari, Bed’u’l-Halk 1, Tevhid 22.
2) bk. Tirmizi, tefsiru sureti 68; Hâkim, 2/492.
3) Buharî, Bedul-ahlak,1.
4) Müsned, 4/11,12.
5) Tefsiru Sureti Hud,12.
6) bk. a.y.
7) bk. Aclunî, Keşfu’l-Hafa, 1/265-266.
8) Barla Lahikası, s. 325.
9) Sözler, s. 548- 549.

Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet