Değerli kardeşimiz,

İnanç ile iman arasında fark vardır.

İnanç bir oluşla ilgili güçlü kanaattir. 

İman ise vahye dayalı esasların ve bilgilerin kesin ve emin olunan bir kabul ediş ile tasdikidir.

Örneğin yarınların çok güzel olacağına ve iyilikler getireceğine inancımız olabilir. Ya da bir yaratıcının varlığına inancımız olabilir.

Oysa iman etmede, önce Allah’tan gelen bir elçi vardır. Bu elçi Allah’ın kendisini gönderdiğini ve kabul edilmesi gerekenleri tebliğ eder. Siz de bunu gönülden kabul eder ve bunun doğruluğundan emin olursanız mümin olursunuz.

Dolayısıyla iman umuma açık, şeffaf bir tekliftir.

İnanç ise, şahsa özel indi bir durumdur. Herkesin kendine göre inançları bulunabilir.

İman, formu ve esasları belli bir şekilde Hz. Peygamber (asm) tarafından teklif edilmiştir. Kişilere göre değişmez.

Şimdi bir ateistin neye inancı olup olmadığı önemli değildir. Onlar iman hakkındaki şekli ve içeriği belirlenmiş olan ilahi teklifi ret etmişlerdir.

İman, bu dünyada teklif dairesinde akla, duygular ve benliklere yapılan bir kabul, tasdik ve tekliftir. Yani onlar ilahi teklifi ret ediyorlar.

Her insanın bir estetik dünyası olduğu gibi inanç yönü de vardır.

İman teklifini ret etmek inanç kabiliyeti yok anlamına gelmez.

Bu teklifi ret edenler aksine çok inançlı insanlar da olabilirler. İlk dönem Mekke müşrikleri putları hakkında çok kuvvetli inanç sahibi idiler.

Şimdiki ateistler çeşit çeşittir.

Bir kısmı güya hiçbir şeye inanmama tavrı ile imanın teklifinden kurtulmak istiyorlar.

Bu bağlamda şüphenin ya da acabanın varlığına yönelik güçlü bir inanç geliştiren tipler de mevcuttur.

Yine bilime ya da deney ve gözlem sonuçlarını inanç esası yapanlar olduğu gibi, egosunu ya da topluluğunu inancının merkezine koyanlarda vardır.

Bunların hepsi inanç boyutlu kişilerdir. Ancak iman ehli değildirler.

Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet